Histeri ilk defa Hipokrat tarafından ortaya atılmış ve kadınlarda daha çok meydana geldiği için döl yatağı ile ilgili görülen bazı ruhsal ve fiziksel değişmeleri ifade etmek için kullanılmıştır. Histeri Yunanca rahim yani dölyatağı anlamına gelmektedir.
Freud ise histerinin sebebinin rahim olmadığını, akli sorunlar olduğunu düşünmüş ve o zamandan beri ancak belli bir tip insanı tanımlamak için histerik deyimi kullanılmıştır. Üzerinde çok tartışılan ve çok belirsiz bir kavram olması nedeniyle artık psikiyatride ender olarak kullanılmaktadır.
Histeride bellek, biline, zekâ, hareket ve algı bozuklukları cok çeşitlidir. Kişisel olaylara ilişkin olarak yarım hatırlama (amnezi) veya kimliğini unutma, evden veya işten ayrılıp bilinçsiz olarak dolaşma (füg), kaslarda paralizi, kısmen yürüyememe, tremor, konuşamama (disfoni) gibi hareket bozukluğu, genellikle deride duyu kaybı veya körlük ve sağırlık gibi algı bozuklukları histeride görülen belirtilerdir.
Dikkat çekme isteği, canlılık, egoistlik, bağımlılık ve aşırı duygusal tepki eğilimi gibi karakter özellikleri histerik tiplerde çok görülür.