Pasif-agresif kişilik bozukluğu olan kişiler, kendileri üstünde otorite kuran kişilere içerlerler. Bu içerlemeyi, aktif bir şekilde onlara karşı koymaktan ziyade, taleplere ustaca direnerek ifade ederler. Gösterdikleri pasif direnç, gizlenmiş agresif duyguların ifade edilmesidir.
Pasif-agresif kişilik bozukluğu, genellikle, yetişkinliğin ilk yıllarında başlar. Bu bozukluktan muzdarip kişiler, ister sosyal yaşam ister iş hayatıyla ilgili olsun, yükümlülükleri yerine getirmeyi ya sürüncemede bırakırlar ya da uygun bir şekilde unuturlar. Aynı zamanda, gösterdikleri gayretin kıymetinin bilinmediğine de inanırlar. Bir görevi yaparken, muvaffakiyetsiz olmaları halinde başkalarını suçlamakta gecikmezler.
Bir pasif-agresif kişilik, kişisel ve sosyal ilişkileri engelleyebilir, profesyonel gelişmeye yavaş yavaş veya sinsice zarar verebilir, ve bireylerin kişisel hedeflerine ulaşmasını zorlaştırabilirler. Depresyon genellikle semptomlara eşlik eder ve bunları kötüleştirir. Tedavi, onları değiştirmek gayretiyle, davranışlarının yıkıcı olduğundan kendilerini haberdar etmeye odaklanır. Psikoterapi, tahrip edici davranışı yönlendiren baskılanmış saldırganlığı ortaya çıkarmaya ve anlamaya da odaklanabilir.