Bir ya da birden fazla organın kadavradan alınmasına beyin ölümü gerçekleştikten sonra izin verilir. Ölüm kararının verilebilmesi için gerekli klinik veriler şunlardır:
• Derin koma ile birlikte aşağıdaki durumların bulunması:
– Reflekslerin kaybolması;
– Gözbebeklerinin genişlemesi, kornea refleksinin ve gözbebeklerinin ışığa yanıtının kaybolması;
• Yapay solunumun iki dakika boyunca kesilmesinden sonra kendiliğinden solunumun başlamaması;
• Beynin elektriksel etkinliğinin kaybolması (elektroansefalografide “düz çizgi” görülmesi). Yukarıdaki durumlar:
– Kısa aralıklarla ölçülmeli ve kontrol edilmeli, beynin elektriksel etkinliği için bu işlem sürekli yapılmalıdır;
– Merkez sinir sistemini baskılayan bir ilaç verilmemiş olmasma karşın en az 24 saat herhangi bir değişiklik göstermemeli, beyinde bir elektriksel etkinlik kaydedilmemiş olmalıdır.
Genel eğilim ölüm kararının bir hekimler kurulu tarafından onaylanması, kurulda bir kardiyolog bir de elektroensefalografi uzmanı bulunması doğrultusundadır. Aynca ölünün organlarını alan ve nakli uygulayan hekimler ile ölümü onaylayan hekimler farklı kişiler olmalıdır.
Kişinin sağlığında organ vermeye karşı olması durumunda bu kişiden organ alınamaz. Öldüğü sırada evli olduğu eşinin, eşi yoksa 18 yaşından büyük çocuklarının, o da yoksa anne babasının organ naklini istememesi ya da izin verdiklerini belirten belgeyi imzalamaması da bu kişiden organ alınmasına engeldir.
Günümüzde kesinlikle alınamayan beyin ve ekleri, eşey bezleri (erbezi ve yumurtalık) ve üreme organları dışındaki bütün organlar alınıp kullanılabilmektedir.
Yaşayan vericilerden ise yalnız bir böbrek alınabilir. Bağış para karşılığında olamaz ve yetkili yargı makamının ya da en yakın nakil merkezinin iznini gerektirir.
Yasalara göre kalbi henüz çalışmakta, ama beyin işlevleri tümüyle ve kesinlikle durmuş olan kişiler de ölü kabul edilir. Bu durum toplumda bir karmaşa yaratmaktadır.
Otopsi kalbin durmuş ve öldüğünden kesinlikle emin olunan kişi üzerinde yapılırken, organ vericisi olabilmek için bilimsel açıdan beyin işlevlerinin tümüyle durmuş, ama kalbin henüz atmakta olması gerekir. (Özellikle karaciğer gibi organların canlılığını koruyabilmesi, kan akımının kesilmemiş olmasına bağlıdır.)
Toplumun henüz kalbi atmakta olan birini ölü kabul edebilmesi oldukça zordur.