Son yıllarda tümör tedavisi alanında büyük gelişmeler kaydedilmiş, tümör olgularının yarısında tümüyle ya da bir ölçüde iyileşme sağlanabilmiştir. Günümüzde tümörlere karşı ilaç tedavisi (kemoterapi) tümör hücrelerinin yok edilmesinde en etkili yöntemi oluşturmaktadır.
Otuz yıl önce ilerlemiş evredeki kötü huylu tümörlere karşı etkili bir tedavi yöntemi yoktu; vücuttaki konumu cerrahi girişimle çıkarılmaya ya da ışınlanmaya elverişli olmayan tümörler tanı konduktan kısa bir süre sonra mutlaka ölümle sonuçlanmaktaydı. Günümüzde bu tablo oldukça değişmiş olsa da, tümörlerin tıbbi olarak yeterince kontrol altına alınabilmesi için yapılması gereken daha çok şey vardır. Bazı tümörler tipine ve gelişim evresine göre değişen biçimde ilaç tedavisi ile ya da cerrahi girişim ve ışınlama gibi yöntemler de eklenerek, oldukça etkili biçimde tedavi edilebilirken, tümörlerin çoğunda hastalık kökünden tedavi edilmeyip ancak belirtilerin kaybolması sağlanabilmekte ve bunun sonucunda da beklenen yaşam süresi uzatılabilmektedir.
Monokemoterapi
197O’e değin, akut lösemi (kan kanseri) dışındaki kötü huylu tümörlerin ileri evrede tedavisinde monokemoterapi, başka bir deyişle, tek bir ilaç ile tedavi uygulanmıştır. Tümörün monokemoterapi ile kontrol altına alınması için var olan ilaçlar belirli bir düzen içinde art arda uygulanır.
Monokemoterapi ile, tedaviye en iyi yanıt veren tümörlerde (lösemiler ve lenfomlar) tümör hücrelerinin çoğalma hızının azalması ya da duraklaması ve klinik belirtilerinin düzelmesi (remisyon) oranı genellikle yüzde 30’dan fazla değilken, bu oran kütleli tümörlerde en etkili ilaçlar en uygun koşullarda kullanıldığında bile yüzde 10-15’i geçemez. Bu nedenle günümüzde monokemoterapi ancak belirli tümör tiplerinde uyguların” hale gelmiştir.
Günümüzde bu uygulama şu durumlarda yapılır:
• Polikemoterapinin etkisinin ortadan kalktığı durumlar;
• 70 yaşın üzerindeki hastalar;
• Hastanın genel durumunun çok bozuk olduğu durumlar;
• Klinik tabloya tümör dışında başka hastalıkların (örneğin, kalp, böbrek hastalığı) karıştığı durumlar;
• Hekim kontrolünün zor olduğu bölgelerde yaşayanlar.
Polikemoterapi
Klinik açıdan bakıldığında, birden fazla sayıda tümör karşıtı ilaç şu amaçlarla kullanılır:
• Tedavi edici etkiyi artırmak, değişik etki mekanizmalarının üstünlüklerinden yararlanmak ve böylece genel tedavi edici etkinin güçlenmesini sağlamak;
• Farklı etki mekanizmalarına sahip olan ilaçlan birlikte kullanarak bu ilaçlara karşı hücresel direnç gelişmesini önlemek ya da en azından geciktirmek;
•İlaçların kullanma dozunda ve kullanma düzeninde (çevrimli ya da aralıklı tedavi) değişiklikler yaparak hastanın ilaçların toksik etkilerine direncini artırmak;
•Çeşitli ilaçların özgül farmakolojik özelliklerinden en iyi biçimde yararlanarak hastalığın hızla tam bir gerileme (remisyon) sürecine girmesini sağlamak ve bu sırada toksik etki oluşmasına izin vermemek ve uzun süreli bir gerileme, hatta tam iyileşme sağlamak için gerekli ön koşulları yerine getirmek.
Tıbbi tedavi uygulanması düşünülen tümörlerin hemen tümünde ilk olarak aralıklı çevrimli polikemoterapi yeğlenir.
Polikemoterapinin özellikleri şunlardır:
• Bu tedavi yöntemi, özellikle lösemiler, çocukluk çağındaki bazı kütleli tümörler, erbezi kanseri, yumurtalık kanseri ve küçük hücreli akciğer kanserinde elde edilen tam gerileme oranlarını artırır;
• Gerilemenin süresini uzatır;
• Birçok tümörde beklenen yaşam süresini artırr;
• Bazı tümörlerde tümörün tipine ve gelişim evresine bağlı olarak değişen biçimde gerçek iyileşmeye olanak sağlar;
• Tümöre karşı ilaçların sürekli kullanımına bağlı olarak gelişen ağır zehirlenme olaylarını azaltır.
Tümöre karşı polikemoterapi kesinlikle rasgele uygulanacak bir tedavi yöntemi değildir. Bu yöntemi uygulayacak hekimin tedavinin etkisini ve ilaçlara bağlı yan etkileri belirlemesi için öncelikle denenmiş şemaları kullanması gerekir; aynca bu tedaviyi yapacak hekimin bu konuda deneyim sahibi olması da yararlıdır.
Tedavi mümkün olduğunca genel durumu iyi olan hastalara uygulanmalıdır; Özellikle böbrek, karaciğer, akciğer ve kalp hastalığı olanlarda dikkatli olunmalıdır. Bu organlardan birinde işlevsel yetmezlik olması, bir ya da birden fazla ilacın yüksek dozda kullanılması toksik etkinin artmasına yol açabilir. Geçici ya da destekleyici de olsa, gerçek bir tedavi edici etki elde etmek için, ilaçlar tam dozda kullanılmalıdır; ancak tam dozda verilen ilaç tümör hücrelerinin yok edilebilmesini ve böylece belirtilerde Önemli bir gerileme oluşmasını sağlayabilir. Bu yüzden, iki tedavi arasındaki sürede tümörün yeniden hızla büyüyebildiği akut lösemi ve bazı lenfomlar dışında kalan tümörlerde dozu yarıya indirmek yerine toksik ilaçların birkaç gün ertelenmesi önerilir. Hemen tüm ilaçlar ve tümörlerde ilacın dozu ve etkisi arasında kesin bir İlişki vardır. Sonuçta, özellikle kütleli tümörlerde istenen etkiyi elde edebilmek için en uygun dozun verilmesi gereklidir. Bu durum, özellikle polikemoterapinin ilk 3-4 çevriminde geçerlidir. Çeşitli nedenlerden ötürü bazen, ağır toksik etki yaratabilecek bir ya da birkaç ilacın dozunun geçici olarak azaltılması önerilir.
Günümüzde artık idame tedavisi gerekli görülmemektedir. Gerçekten de en uygun tedavi yapılmış ve tam gerileme elde edilmişse, geçmişte uygulanan idame tedavilerinin gerilemenin süresini ve beklenen yaşam süresini etkilemediği görülmüştür. En güçlü tümör karşıtı etki hemen her zaman tam ya da tama yakın dozda verilen 3-4 çevrimlik tedavi ile elde edilebilmekte, hastalık kullanılan ilaçlara bağışık olan hücrelerin ortaya çıkmasıyla alevlenmektedir. Sonuçta, iki çevrimlik bir tedaviden sonra tam bir gerileme elde edildiğinde tedavinin sürdürülmesi gereksiz, hatta bazen zararlı olmaktadır. Hastalık alevlendiğinde aynı tedavi, yalnızca bu tedaviyle elde edilen ilk gerileme dönemi 12 ayı geçerse kullanılabilir; aksi takdirde, başka ilaçlarla polikemoterapi uygulanması gerekir.
Polikemoterapi, bu konuda uzman hekimler tarafından, uygun olarak seçilmiş hastalara en iyi biçimde ve toksik etkisi önceden hesaplanarak, en yüksek tedavi etkisi amaçlanarak uygulanır. Aşırı ölçüde sakınılarak ya da aceleyle uygulanan tedavi tümüyle etkisiz olabilir ya da çok kötü sonuçlar doğurabilir. Bugünkü bilgilerimize göre, en uzun gerilemeyi sağlayan tedavinin ardından aynı ilaçlarla tedaviyi sürdürmek uygun görülmemektedir. Bu görüş kısmi gerileme sağlanan durumlar için de geçerlidir. Gene de, bazı kütleli tümörlerde en uygun dozda tedavi uygulanmasına karşın daha fazla gerilemenin sağlanamadığı kesin olarak saptandığında tedavinin kesilmesi çok zordur. Kemoterapiye duyarlı olan tümörlerin (akut lösemiler, lenfomlar, koryokarsinom) tedavisinde kısmi gerileme sağlayabilmiş bileşimin yerine başka bir bileşim konması ve tam gerileme sağlanması ise daha kolaydır.
Polikemoterapinin Amaç ve Özellikleri:
Amaç:
Gerilemelerin (remisyon) ve özellikle tam gerileme dönemlerinin sıklığını ve süresini artırmak; uzun süreli gerileme elde etmek ve mümkün olduğunca tam iyileşme sağlamak.
Ön koşullar:
• Kullanılan her ilacın tümörü tedavi edici etkisi olmalı ve ilaç etkili dozda kullanılmalıdır;
• bileşim halinde kullanılan ilaçlar birbirinin toksik etkisini artırmamalı ve aralarında çapraz direnç bulunmamalıdır;
• hastaların kemik iliği deposunun yeterli olması gerekir;
• tedavi şemasının ya da ilaç dozunun belirlenmesinde mümkün olduğunca tümörün özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Üstünlükleri:
• Kabul edilebilir toksik etki sınırları içinde tümör hücrelerin yıkılmasını artırmak;
• Hücresel direncin engellemesi ya da ortaya çıkışının gecikmesi;
• Hücre çoğalmasını engelleyen ilaçların aralıklı olarak verilmesi, kemik iliği ya da sindirim sistemi hücrelerinin hızla toparlanmasına olanak vererek kanserli hücre sayısını azaltan tedaviye tahammülün artmasını sağlar,
• Çok seçici bir hücre öldürücü tedaviyle çeşitli bileşimlerin farmakolojik özelliklerinden yararlanılması
Eksiklikleri:
• Tedavi açısından etkili olmayan ilaçların toksik etkisinin artması;
• Çeşitli ilaçlar arasındaki olumsuz etkileşimler.
Tümör türleri ve bunların hücre çoğalmasını engelleyen ilaç tedavisine verdiği yanıtlar:
İyileşme olasılığı olanlar
• Akut lenfoblastik lösemi
• Akut miyeîobiastik lösemi
• Hodgkin hastalığı
• Burkitt lenfomu gibi çok koru huylu lenfomlar
Kadında koryokarsinom Embriyonel rabdomiyosarkom £wing sarkomu : Wilms tümörü Yumurtalık kanseri Erbezi kanseri Retinoblastom 2
Beklenen yaşam süresinin uzatılabildiği türler
• Foliküler lenfom
• Kronik lösemiler
• Yaygın miyelom
• Polisitemi
• Nörobiastom
• Medüiloblastom
• Glioblastom
• Meme kanseri
• Prostat kanseri
• Dölyatağı iç zar (endometriyum) kanseri
• Böbreküstü bezinin kanseri (hormon salgılayanlar)
• Akciğerin küçük hücreli kanseri
• Kötü huylu melanom
• Yumuşak doku sarkomları
• Osteosarkom (kemik sarkomu)
Klinikte iyileşmenin sağlanabildiği türler
• İdrar kesesi kanseri
• Yemek borusu kanseri
• Kamış kanseri
• Tiroit kansen
• Akciğerin yassı epitel hücreli kanseri
• Arka yutak kanseri
• Karaciğer hücrelerinden kaynaklanan kanser
• Yüz-boyun bölgesi kanserleri
• Eteri kanserleri
Ancak sınırlı olarak etkilenen kanser türleri
• Böbrek kanseri
• Kalın bağırsak-düzbâğırsak kanseri
• Dölyatağı ağzı kanseri
• Pankreas kanseri
• Akciğerin aderid kanseri
• Kötü huylu karsinoit
• Kötü huylu melanom