Alerji testlerinin etkinliği oldukça tartışmalı bir konudur. Bazı kişiler bu testlerin güvenilir olmadığını ve insanlara daha fazla para harcatmak için uygulandığını düşünmektedir. Bazı uzmanlar ise bu düşüncenin çok yanlış olduğunu vurgulamaktadır. Ciddi gıda alerjileri bile birkaç testin uygulanması sonucunda netliğe kavuşmaktadır. Ancak tıpta “gıda intoleransı” adı verilen ve kişinin vücudunun herhangi bir gıdaya olan tahammülsüzlüğünü ifade eden durumun testlerle tespit edilmesi daha güçtür. Alerji testleri iki temel gruba ayrılmaktadır:
-Deri testi olarak bilinen -tıp dünyasında “prick” test olarak adı geçen- test en sık uygulanan alerji testidir. Hastaya ağrı ya da acı vermeyen, kısa sürede neticelenen bir testtir. Alerjik rinit (alerjik nezle), alerjik astım, ürtiker (kurdeşen ya da dabaz), gıda alerjisi, arı alerjisi gibi hastalıklarda uygulanır. Genellikle kolun iç kısmına yapılır. Alerjen içeren sıvı test materyali deriye damlatılır. Derinin en üst tabakasında küçük bir çizik oluşturularak allerjenin deriye sızması ve buradaki “alerji hücreleri” ile birleşmesi sağlanır. Bu uygulama “neşter” adı verilen steril ve tek kullanımlık ucu sivri materyallerle yapılır. Test uygulandıktan sonra, 10-15 dakika beklenir; daha sonra elde edilen deri cevapları değerlendirilir.
-Radyoallergosorbent adı verilen “RAST alerji testi”, spesifik bir tür olan IgE antikorunun kanda ne miktarda bulunduğunu saptamak amacıyla yapılır. RAST testi yapmak için özel bir laboratuvara kan örneği göndermek gerekir. Bir test esnasında az sayıda alerjenik madde test edilebilir. Bu test deri testine karşı duyarlı olan çocuklara ve cildinde egzama gibi sağlık sorunları olan çocuklara yapılmaktadır.