Et eskiden beri “güçlü” bir besin, hatta birçoklarınca ana yemek olarak kabul edilir. Kuşkusuz bu yargının temelinde insanların et tüketiminin ekonomik koşullara bağlı olması yatar. Öte yandan bu değerli gıdanın beslenmedeki rolü konusunda değişik görüşler ileri sürülmekte ve uzmanlar arasındaki tartışma tüketicinin karara varmasını güçleştirmektedir.
Ete ilişkin görüşler şöyle özetlenebilir:
• Beslenme uzmanları, gereğinden fazla et tüketildiği görüşündedirler.
• Teknologlar besin değeri ve tat açısından etin yerini tutacak daha ucuz besinler araştırmaktadırlar.
Ekologlar Batı ülkelerindeki yoğun besi hayvancılığının doğal dengeye zarar verdiğini savunmaktadırlar.
• Vejetaryenler, et yemeden de damak tadı alınabileceğini ve sağlıklı yaşanabileceğini göstermeye çalışırlar.
• Antropologlar ete “aç” olmanın özünü tartışmaktadırlar.
• Psikologlar et tüketiminin insan saldırganlığıyla ilişkisini araştırmaktadırlar.
• Her kültürden aşçılar ise henüz etin doğru pişirilmesi konusunda görüş birliğine varamadıklarından yeni (ve çoğu kez olmayacak) yöntemler denemektedirler.
Yukarıdaki görüşlerin her birinde doğruluk payı vardır, ama tek başına hiçbiri bütün gerçeği yansıtmamaktadır. Bunun nedeni beslenmeyle ilgili hemen her konuda olduğu gibi et konusunda da her zaman ve her koşulda benimsenebilecek bir tutumun bulunmamasıdır.
Et, tadı ve besin değeri için yenir. Ama bütün etlerin tadı aynı olmadığı gibi türlerine göre değişik hayvan etlerinin besin değeri arasında da önemli farklar vardır.
Ayrıca hayvanın ırkı, beslenme biçimi ve yaşıyla etin alındığı vücut bölümü de etin tadını ve besin değerini etkiler.