Depresyona giren kişi ne kadar iradeli olursa olsun, ne kadar isterse istesin beynine söz geçiremez. İyileşmeyi en çok kendisi istediği halde bu elinden gelmez. Bu nedenle depresyondaki bir hastaya yapılacak en kötü telkin ‘takma kafana’ demektir.
Depresyona yatkın kişilik yapısı var mı?
Prof. Dr. Mert Savrun; Bugün için depresyona yatkın bir kişilik yapısından söz etmek güç. Ancak bazı durumlarda depresyona daha sık rastlanıyor. Örneğin kadınların depresyona girme ihtimali erkeklerden çok daha fazla. Diyabet, kanser hastalarında depresyon görülme ihtimali gene çok yüksek. Özellikle kalp, şeker gibi kronik bir rahatsızlığı olanlarda depresyonun tanınması ve tedavisi çok önemli, ihmal edilen depresyonlarda kronik hastalıkların tedavisi çok daha zor oluyor. Yine yaşlılarda kayıpların artmasıyla birlikte depresyon görülme oranı artıyor.
Depresyon geçirenler doktora başvuruyor mu?
Prof. Dr. Mert Savrun: Eskiye kıyasla psikiyatriye başvuran depresyon hastalarının sayısı tabii ki artıyor. Özellikle
bana ‘deli’ derler tabusu büyük oranda azaldı. Ama hâlâ insanlar ‘depresyondan çıkmak insanın kendi elinde’ düşüncesiyle doktora başvurmayı reddediyor. Halbuki depresyon, beynin iradi olarak karar veren kısmıyla ilgili değil, duyguların yönetildiği bölgenin hastalığıdır. Normal insanda akılcı beyinle duygusal beyin arasında ritmik bir ahenk vardır. Ama depresyon ortaya çıkınca bu ahenk bozulur, kişide duygusal beyinin hakimiyeti ön plana çıkar. Kişi artık ne kadar isterse istesin, ne kadar iradeli olursa olsun duygusal beynine söz geçiremez. İyileşmeyi en çok kendisi istediği halde bu elinden gelmez. Bu nedenle depresyondaki bir hastaya yapılacak en kötü telkin ‘Takma kafana’ demektir. Hasta da kafasına takmaması gerektiğini herkesten daha çok bilir ve ister ama yapamaz.
Depresyon hangi yaşlarda daha sıktır?
Prof. Dr. Mert Savrun: Depresyonun ilk başlangıcı genellikle 20, 30 ve 40’lı yaşlara rastlar. Ancak son yıllarda 3-5 gibi çok küçük yaşlarda bile depresyona rastlayabiliyoruz.
Depresyon hastaların yaşamını nasıl değiştirir?
Prof. Dr. Mert Savrun: En başta hastanın yaşam kalitesini düşürür, iş, aile, sosyal hayat, eğitim alanlarında ciddi sorunlar ortaya çıkar. Depresyondaki bireylerin girişkenliği azalır, konsantrasyonları bozulur, tahammülsüzlük ve buna bağlı ani öfkelenmeler görülür. Bütün bu belirtiler iş yaşamını derinden etkiler. Sabahleyin yorgun ve bıkkın şekilde işe gelen, verimliliği ileri derecede, azalmış, çevresiyle iletişimi bozulan çalışanın bir süre sonra işini kaybetme tehlikesi ortaya çıkar. Zaten depresyon nedeniyle gelecek kaygısı yaşayan kişi bir de gerçek anlamda işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya gelince beklentileri ve umutları daha da fazla azalır. Özellikle tehlikeli işlerde çalışan veya araba kullanan insanlarda depresyonun tanınması ve tedavisi daha bir önem kazanır. Dikkatsizlik, dalgınlık, hayattan soğuma iş kazalarına veya trafik kazalarına neden olabilir. Keza aynı şekilde aile içi ilişkiler de yıpranır.
Depresyon cinsel yaşamı nasıl etkiler?
Prof. Dr. Mert Savrun: Cinsel hayat hem erkeklerde hem de kadınlarda ciddi şekilde bozulur. Kadınlarda cinsel isteksizlik, orgazm güçlüğü yaşanır. Yine erkeklerde cinsel ilgide azalma ve ereksiyon güçlüğü görülür. Bu arada depresyon aile içi tartışmalara, kavgalara da neden olur. Hoşgörü çok azalır. Basit bir ilaçla tedavi edilebilecek bir durum bazen bir ailenin çökmesine bile neden olabilir.
Çocuklarda ne tür değişikliklere yol açar?
Prof. Dr. Mert Savrun: Depresyon okul ve sosyal yaşantıyı da bozar. Okuldaki başarı belirgin bir şekilde düşer. Arkadaş ilişkileri bozulur. Özellikle ergenler ya çok kızgın ve öfkeli olup evin içinde sürekli huzursuzluğa neden olur. Ya da bir köşeye çekilip sessiz sedasız kendi halinde yaşamaya başlar. Özellikle anne babaların, ergenlik dönemindeki çocuklarında ortaya çıkan davranış değişikliklerine daha dikkat etmeleri gerekir. Ergenlerde depresyon görülme sıklığı artıyor. Çocuktaki davranış değişikliklerini ergenlik bunalımlarına bağlayıp profesyonel yardım almama, depresyonların kronikleşip tedavilerinin daha güç hale gelmesine neden olabilir. Depresyonun tanınması özellikle gençlerde çok önemlidir. Çünkü depresyona bağlı olarak alkol ve uyuşturucu madde kullanımı ortaya çıkabilir.
Bunları da Bilelilim:
• Kadınlarda depresyona erkeklere oranla çok daha sık rastlanır. Ancak kadınlar lehine olumlu bir durum da var. Duygularını daha iyi gösterebilme yetenekleri ve psikiyatriste çekinmeden başvurmaları kısmen de olsa bu farkın etkilerini azaltıyor.
• Kadınların bazı dönemlerinde örneğin doğum sonrasında, menopozda depresyona yatkınlık artar.
• Sosyokültürel bazı faktörler depresyondan koruyabilir. Evli olmak, belirgin bir aile desteğine sahip ‘olmak kişileri depresyondan korur. Bekar ve boşanmış kişilerde depresyona daha sık rastlanır.
• Alkol ve madde kullanan kişilerde depresyona sık rastlanır.
• Diyabet, tansiyon, kalp hastalıkları gibi bazı kronik rahatsızlıklarda depresyon daha sık görülür. Ayrıca bkz Depresyon