Anoreksia nervosa (Yunanca ve Latincedeki kökü “sinirsel orijinli iştah yoksunluğu” anlamına gelmektedir.), vücut ağırlığının normal vücut ağırlığının yüzde 15 altına ineceği şekilde diyet yapmak ya da yemek yememektir. Fazla kilo almak takıntılı korkusu, hastalığın karakteristik özelliğidir.
Bulimia nervosa olarak da adlandırılan bulimia, çok miktarda yemek yemeyi (büyük miktarda yiyeceği hızlı tüketmeyi) hemen takiben iradi olarak kusmak ya da aşırı miktarda müshil kullanmaktır. Bu her iki bozukluk da genellikle, yetişkinlik döneminin başında ya da ortasında başlar.
Anoreksia nervosa’dan muzdarip insanların takriben yüzde 90’ı, bayanlardır; ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bayanların takriben binde 7’si, bu sorundan muzdariptir.
Bulimia çok daha yaygındır. Yüksek okul ve kolej öğrencisi bayanların yüzde 4. 5 ila 18’inde bulimia tespit edilmiştir.
Pek çok psikiyatrik bozukluk gibi, anoreksia ve blumia ailelerden gelmektedir. Anorexia’lı kadınların anne ve kız kardeşlerinde anoreksia oranı yüzde 10 kadar büyük olabilir.
Yeme bozukluklarının temellerine dair teoriler, geniş çapta çeşitlilik arz etmekte olup; zayıf olmaya yönelik akran baskısı ve sosyal baskı, cinsel korku ve aile anlaşmazlıkları bunlardan bazılarıdır. Bazı doktorlar, önemli düzeyde kalıtsal niteliği olduğunu da düşünmektedir.
Anoreksia ve bulimia, hormonal anormallikler, aybaşı dönemlerinin kaybı, osteoporosis ve bazı minerallerde dengesizlik -ki bu sonuncusu kalp ritmi bozukluğunu tetikleyebilir hatta ölüme dahi sebep olabilir- gibi gayet ciddi pek çok komplikasyona yol açabilir.
Semptomlar
Bu sorundan muzdarip kişiler, diyetlerinden yemek çıkarmaya ve öğün atlamaya başlarlar; bazen takıntılı bir şekilde egzersiz de yaparlar. Her ne kadar çok sıska olsalar da şişman göründüklerini hissedebilirler. Yememe periyotlarını aşırı yeme periyotları takip eder. Aybaşı dönemleri durabilir.
Kiloları düşerken ve sağlıkları bozulurken, ciltleri solgun ya da sarı görünmeye başlar. Kırılgan tırnak ve saçlar,kabızlık, anemi, eklemlerde şişlik, çoğu zaman üşümek, iyileşmeyen ağrılar, ve konsantrasyon ve düşünme zorluğu; diğer semptomlardır.
On yıllık bir periyot içinde, enfeksiyon, kalp ritmi bozukluğu ve intihar dahil olmak üzere, çeşitli komplikasyonlar sebebiyle anoreksia’lı kadınların yüzde 5’i ölüyor.
Ayrıca, bulimia’lı insanlar, kilo almaktan korkar. Ama anoreksia’lı insanların aksine genellikle, davranışlarının normal olmadığını bilirler. Bir çok “yeme – müshil alma” döneminden sonra, depresyona girebilirler.
Yorgunluk, zayıflık, kabızlık, şişkinlik, tükürük bezlerinde şişme, tekrar tekrar kusmanın neticesi olarak mide asitlerine maruz kalmak sebebiyle diş minelerinde bozulma ya da boğaz ağrısı, su kaybı, potasyum kaybı, ve kusma sebebiyle yemek borusunda yırtılma dahil olmak üzere fiziksel etkiler ciddi olabilir. Müshillerin haddinden fazla kullanılması, tehlikeli şekilde sıvı ve mineral kaybına neden olabilir.
Tedavi Seçenekleri
Bu iki bozukluğun tedavisi, ne kadar erken başlarsa o kadar başarılı olur. Eğer kendinizin ya da bir yakınınızın bu sorunlardan muzdarip olduğunu düşünüyorsanız, olabildiği kadar çabuk bir şekilde tıbbi yardım alın. Vücut ağırlığı ideal rakamın yüzde 30’dan fazla altındaysa, bir doktor, hastaneye kaldırılmanızı önerebilir.
Bilişsel terapi, kişiyi, kendisine dair aşırı şişmanlık sanısının yanlış olduğuna ve kilo verme denemelerinin mantıki olmadığına ikna etmeye çalışacaktır. Davranış terapisi, bazı ödüller (örneğin evde daha fazla özerklik, ya da özel imtiyazlar gibi) karşılığında kilo alması için kişiyle teması geliştirmeyi içerir.
Aile tedavisi, ailelerin hastalığı anlayabilmesi için önemlidir. Depresyonlu ya da kompülsif alışkanlıkları olanlara, bununla başa çıkabilmeleri için ilaç verilebilir. Anoreksia nervosa ya da bulimia’lı pek çok genç kadın, vücut ağırlıkları bir dengeye kavuştuktan sonra dahi, duygusal hususlara da bir çözüm getirmek amacıyla bir psikiyatri uzmanına görünmeye devam etmektedir.