Damar sertliği diye bilinen artericskleroz bir damar bozukluğu hastalığıdır. Büyük veya orta kalınlıktaki atardamarların bu bozukluk sonucu tıkanmasından dolayı hastalığa arteriyosklerosis obliterans adı da verilir. Sağlıklı bir kan damarı elastik dokudan ve adaleden yapılmış bir boruya benzer.
Kan hacminde artma olduğu zaman genişler ve uzar, azalma olduğunda ise daralır. Böylece kendini duruma göre ayarlar. Damar sertliğinde bu özellik bozulur. Basınca göre uyum yapamayan damar vücudun o bölgesinde bazı belirtilerin ortaya çıkmasına neden olur.
Daha çok 50 yaşını geçmiş olan erkeklerde ve şeker hastalarında görülür. Damar sertliğinin esas belirtileri uyku düzensizlikleri, baş dönmesi ve baş ağrısıdır. Dolaşımın engellenmesi nedeniyle bacaklarda kramplar ve mavimsi lekeler oluşur. Tıkanan damar, yan dalların yani kollaterallerin oluşması nedeni ile önceleri pek belirti vermez. Ancak daha sonraları ayaklarda solukluk, soğukluk, karıncalanma ve dokunma hissinin azalması gibi belirtiler görülür. Kalın çoraba rağmen hasta ayağının ısınamadığından, buz gibi olduğundan şikâyet eder. Tıkanma ileri dereceye varınca yürürken kesik topallama (claudicatio intermittens) denen ağrılı kramplar başlar. Gece gelen yanmalardan sonra istirahat halinde iken bile ayakta ağrılar duyulmaya başlar. Zamanla doku baslenemezse ölür yani o bölgede kangren oluşur.Teşhiste arteriografiden yani atardamarları resim gibi gösteren bir röntgen filminden yararlanılır. Cerrahi girişimlerden önce arteriografi mutlaka yapılmalıdır. Hastalığın asıl nedeni henüz bilinmemekte, damar civarında başta kolesterol olmak üzere lipid dediğimiz yağlı maddeler birikmekte, atherom plakları meydana getirmektedir. Şeker hastalığı, kanda kolesterin ve lipidlerin artması, hipertansiyon, şişmanlık, stresler, fazla sigara içmek gibi faktörler organizmada su azaldığı zaman beyinde hipotalamus denen bir merkez uyarılır ve hemen bir susuzluk duygusu başlar. Su ve sulu gıdalar olmak suretiyle bu eksiklik tamamlanmaya çalışılır.
Vücudumuzda hücre içinde ve dışında bulunan toplam su miktarı ağırlığın % 6O’ı yani 42 kile kadardır. Kusma ve ishal meydana getiren hastalıklarda, sindirim sistemi yoluyla, ateşli hastalıklarda veya güneşte fazla kalma sebebiyle aşırı terleme yüzünden deri yoluyla su kaybı önemli derecede artar. Su kaybı özellikle süt çocuklarında hemen tedavi edilmesi gereken bir durumdur.
Çeşitli sebeplerle gerektiği kadar su içemeyenlerde (bunaklar, ufak çocuklar, komadaki hastalar ve yutma güçlüğü olan kimseler) veya şekersiz diyabet hastalığında olduğu gibi hormonal bozukluk sonucu fazla idrar çıkaran kimselerde de su kaybı meydana gelir. Ayrıca geniş yanıklarda da dehidratasyon meydana gelebilir. Su kaybının yani dehidratasyonun tedavisi sulu gıdalar veya damardan serum fizyolojik vermek suretiyle yapılır.