Bu çocukların çevrelerindeki dünya, kendi bedenleri, hareketleri ve nesnelerin konumlan hakkında olabildiğince doğru düşünceler edinebilmeleri için, öbür duyularıyla zengin deneyimler edinmelerini sağlayacak koşullar hazırlanmalıdır.
Çocuğun çevresindekileri dokunma, koklama ve işitme duyularıyla kendiliğinden keşfetmesini sağlamak, onu olabildiğince hareket ettirmek, çevresini sesli nesne ve oyuncaklarla donatmak gerekir. Işıksal uyarıları işitsel yön verici sinyallere dönüştürerek ve uzaklığa ilişkin bazı bilgiler vererek çocukların çevrelerini keşfetmesini sağlayan birçok araç vardır. Görme özürlü çocuklarla öbür çocuklara göre daha çok konuşmak gerekir. Boşlukta kendi başlarına hareket etmelerini sağlamak, onları korkularını yenmeye alıştırır.
Görme özürlü çocukların normal ilişkiler içinde özendirici deneyimler kazanacakları, kendiliğinden uyum sağlamayı ve küçük ya da büyük günlük sorunları çözmeyi öğrenecekleri yuva gibi sosyalleştirici ortamlara sokulmasında yarar vardır. Her seferinde değişik adlarla önerilen rehabilitasyon yöntemlerine ise güvenmemek gerekir; bunlar çocuğu sosyal yaşamdan uzaklaştırarak yaşıtlarına uyum sağlamasını önler. Hiçbir yapay yöntem çocuğu yaşıtlarına, ailedeki ve başka ortamlardaki yetişkinlere bağlayan normal sosyal ilişkiler kadar destekleyici olamaz. Özürlü çocukların kendi kapasitelerine güvenmeye, yapaylıktan ve önyargılardan uzak bir anlayışla bakılmaya gerek duyduklannı anımsatarak sözü bitirelim. Özürlü çocuğun biçimlenmesi açısından, ona acıma duygusu göstermemek ve normal bir çocukmuş gibi davranmak önemlidir.
Öbür çocuklar için var olan kurallar, görme özürlü çocuklar için de geçerlidir. Ama bu yargıya varmadan önce yerine getirmemiz gereken koşul üstümüze düşeni yapmak, yani çocuğun istekleri karşısında duyarsız olmamak ve bu isteklere yanıt vermektir.