(Küçük dolaşım, büyük dolaşım ve koroner dolaşımı)
Nasıl ki bir ev binlerce tuğladan yapılmışsa vücudumuz da milyonlarca hücreden yapılmıştır. Hücre canlı varlıkların en ufak birimidir (vahdetidir). Yani evi yapan tuğlalar gibidir. Şayet hayatın en basit şekli olan bir amip’i incelersek bunun sadece bir tek hücreden ibaret olduğunu görürüz. Amip durgun sularda yaşar ve ihtiyacı olan oksijen ve diğer besin (gıda) maddeleri ile doğrudan doğruya temas halindedir. Binaenaleyh akciğer, kalb, kan damarları gibi özel organlara ihtiyacı yoktur. Halbuki insan vücudunu teşkil den milyarlarca hücreden çoğu hariçle, dış âlemle, temasta değildir. İşte içerde bulunan bu hücrelere gıda oksijenin özel bir sistem ile iletilmesi ve aynca da dışardan alman besin maddelerinin daha evvelden, vücuda yarıyacak, kullanılabileoek duruma getirilmeleri icap eder. Sindirim sistemimizin ağız, mide, barsak gibi kısımları dışarıdan alman besinin parçalanıp sulu hale gelmesini ve kan cereyanı ile vücudun en uzak yerlerine kadar gidebilmesini temin ederler. Vücudumuz öyle bir fabrikadır ki burada hergün birçok parçalar, hücreler eskiyip ölür, eskiyen kısımlar dışarı atılır ve yerlerine yenileri konur. Besin maddeleri ve oksijen enerji kaynağı oldukları gibi ayni zamanda vücudun yapı taşlarıdır da. Kan damarları fabrikadaki veya şehirdeki yollara, kan ise bu yollarda seyahat eden nakil vasıtalarına benzetilebilir. Bütün bu fabrikayı faal, işler halde tutan şüphesiz ki kalbimizdir. Tevekkeli eski Yunan hekimi Hippocrates kalbe «Vücudun İmparatoru» adını vermemiş! Kalp, siz uyurken de çalışır. Normal erişkin kalbi istirahatte ortalama olarak bir dakikada 75 defa çarpar. Yeni doğmuş bir bebeğin kalbi dakikada 110 -150, iki yaşındaki çocukta 85 -125, dört yaşında 75 -115, altı yaşında 60 -105, altı yaşından sonra 100 den daha az, 60 dan daha çok atar (E. Goldberger). Bununla beraber ayni yaştaki kimselerde dahi kalb atım sayısı arasında büyük farklar bulunabilir. Amerikan Kalb Cemiyetine göre bir dakikada 60-100 arasındaki kalb atımı normal sayılmalıdır. Bir erişkin kalbi günde 100.000 -150.000 defa çarpar. Her kalb atımında damarlara 60 – 70 santimetre küp (yarım bardak kadar) kan fırlatılır. Kalbin bir günde damarlara sev-kettiği kan miktarının 6000-9000 kilo yani on tona yakın olduğu düşünülrse bu ufacık organın ne kadar kuvvetli, ne kadar çalışkan olduğu derhal anlaşılır.
Gelin şimdi sizinle vücuttaki kan dolaşımını inceleyelim, şekil 5 den bunu takip edebilirsiniz. İşe sağ kulakçıktan başlıyalım. Vücudu >, dolaşıp oksijenini ve besi maddelerini hücrelere vermiş ve onlardan karbondioksit denen zehirli bir gazla diğer süprüntü maddelerini yüklenmiş olan pis kan iki büyük damarla sağ kulakçığa dökülür. Bu, kalbe pis kanı getiren damarlardan üsttekine Üst Ana Toplardamarı (4) denir ve bu damar baş ve kollardaki kirli kanı toplayıp kalbe getirir. Alttaki ise Alt Ana Toplardamarı (14) adını taşır ve vücudun alt tarafındaki, bacaklardaki kirli kanı toplayıp kalbe getirir. Barsaklardan, mideden, böbreklerden, dalaktan ve karaciğerden gelen kanlar da alt ana toplar-damarı’na dökülür. Sağ kulakçığa boşalan kan önce kendiliğinden sağ karıncığa geçmiye başlar ve bu pgnaHa triküspit kapağı aşağı doğru inip deliği açık tutar. Biraz sonra sağ kulakçık kasılır (takallüs -eder) ve içindeki kanın kendiliğinden boşalma-jnış olan kısmını da sağ karıncığa atar. Sağ karıncık tamamen kanla dolunca kasılmıya (takallüs etmiye) başlar. Bu ecnada triküspit kapağı yukarı kalkıp iki boşluk arasındaki deliği kapatır ve kanın geri dönmesine engel olur. -Halbuki akciğer atardamarı ile (17) sağ karıncık (1.6) arasındaki yarımay kapakları açılır ve pis kan akciğer atardamarı içine fırlatılmış -olur. Şimdi sağ karıncık içindeki bütün kan boşalınca bu sefer de yarımay kapakları kapanıp kanın geriye, sağ karıncığa gelmesini önlerler. Görülüyor ki kalbteki kapaklar kanın ileri gitmesine yol açarlar, fakat geri dönmesine mani olurlar.
Akciğer atardamarı (17) kalbten çıktıktan biraz sonra ikiye bölünür ve bir kolu sağ akciğere, bir kolu da sol akciğere girer. Akciğere giren atardamar gittikçe daha ufak kollara ayrılır ve nihayet incecik kıl damarcıkları haline gelir. Bu incecik kıl damarları alveoi denen hava keseciklerinin etrafını balık ağı gibi sararlar. İşte vücutta pislenmiş olan kan bu kesecikler de dışarıdan akciğerlere giren temiz hava ile temas eder, içindeki karbondioksit dışarı atılır, temiz oksijen içeri alınır, kanın rengi pembele-şir. Temizlenip işe yarar duruma giren kan dört adet akciğer toplardamarı (19) araciyle sol kulakçığa dökülür. Sol kulakçıktan temiz kan sol karıncığa boşalır. Sol kulakçık kasılır ve geride kalan kanın hepsi sol karıncığa geçer. Biraz sonra sol karıncık kasılır, mitral kapağı kapanır kan geri gidemez, aorta kapakları ise açılır ve kan aortaya fırlatılmış olur. Aortaya geçen kan. bütün vücuda dağılır.
İşte kanın kalbten çıkıp akciğerlere gitmesine ve oradan tekrar sol kalbe gelmesine Küçük Dolaşım, sol kalbten çıkan kanın bütün vücudu dolaşarak tekrar sağ kalbe gelmesine de Büyük Dolaşım adı verilir.
Şayet sağ kulağınızı birinin sol göğsüne dayayıp dinlerseniz iki ses işitirsiniz, tıpta bu sesler Lab-Dab diye tarif edilirler. Birinci ses (Lab sesi) karıncıkların kasılmasiyle triküspit ve mitral kapaklarının kapanmasından, ikinci ses de (Dab sesi) yarımay kapaklarının kapanmasından husule gelir. Bazan bu seslerden ayrı olarak körük sesi, rüzgâr sesi, üfleme sesi gibi ayrı sesler de duyulur ki bu seslere tıp dilinde Üfürüm veya fransızca Suf 1 adı verilir. kalb kapaklarının daralması veya gevşeyip geriye kan sızdırması neticesi meydana gelir, fakat hiçbir kalb hastalığı bulunmadığı halde kansızlık, humma, heyecan ve diğer birtakım sebeplerden dolayı da kalbte üfürüm işitüebıLir. Bunlar arasındaki tefriki ancak sizin hazık doktorunuz yapabilir.