Beyinde tromboz (pıhtı) ya da kanamaya bağlı felçlerden sonra birçok hastada çeşitli derecelerde hareket bozuklukları görülür. Hareket yeteneğini yeniden kazandırmak için felçten kısa bir süre sonra hastaya yakınlarını da kapsayan bir rehabilitasyon programı uygulamak gerekir.
Felç geçirmiş kişilere uygulanan hareket rehabilitasyonunda zaman içinde önemli değişiklikler olmuştur. Elli yıl öncesine değin beyin kanaması geçiren hastalar, kanamanın hareketle artacağı kaygısıyla en az üç hafta yatırılırlardı. Oysa bu üç haftalık zorunlu istirahat hareket yeteneğini sınırlamaktan başka bir işe yaramıyordu. Bazen beyinle ilgili daha ağır hastalıklar geçirmiş kişiler yatalaklar koğuşunda yatırılıyor ya da yaşamlarını bakımevlerinde sürdürüyorlardı.
Elli yıl öncesinin tedavisi daha sonra yerini hastanın zorlanmasına dayalı bir tedaviye bıraktı. Bu tedavi yönteminin ana ilkesi hastanın kısa sürede ayağa kaldırılması ve sağlam organlarını çalıştırarak felçli bölümün eksikliğini gidermesiydi. Hasta yatağının üzerinde ayağa kaldırılıyor ve çeşitli hareketler yapması isteniyor ya da ayak bilekleri sert desteklerle sağlamlaştırıldıktan sonra sağlam eliyle üç ayaklı bir bastona tutunarak felçli bacağa fazla yük vermeden yürütülüyordu.
Bu sırada felçli kol bir sargıyla boyna asılıyordu. Bu rehabilitasyon yöntemi bîr önceki yöntemden daha etkili olmakla birlikte, bazı olumsuzluklar içeriyordu. Bu yöntemde spastik kasılmalara (kontraktür) eğilim artıyor, dolayısıyla felçli bacak sertleşerek sonunda yalnızca bir destek görevi görüyordu. Böylece hastanın yürüyüşü değişiyor, dahası baldır kaslarında sık sık kasılmalar ortaya çıkıyordu. Günümüzdeki tedavide ise bu tür biçim bozukluklarının önlenmesine çalışılmaktadır.
Bu yeni tedavinin ana ilkesi alışılmış hareketlerin hastaya yeniden kazandırılmasıdır. Artık hastanın sağlıklı tarafla felçli tarafın eksildiğini gidermeye çalışması yerine dört uzvunu da simetrik olarak kullanmayı öğrenmesi için çaba gösterilmektedir. Spastik kasılma tehlikesini önlemek için felcin ortaya çıkmasından hemen sonra hastanın uzuvlarının eskisi gibi durması sağlanmalıdır.
Felçten etkilenen kollar ve bacaklar tuhaf biçimler alır: Omuzlar aşağıya çöker, dirsek ve eller bükülür.
Bacaklarda da benzer biçim bozuklukları görülür: Dizkapağı bükülmüş, ayak bileği ayak tabanına doğru katlanmış ve bacak gerilmiştir. Bacak ve kolların eski biçimlerini almaları sağlanabilirse spastik kasılma tehlikesi de en aza indirilebilir. Hasta normal hareket egzersizlerini yapabilecek düzeye gelmedikçe belirli hareketleri yapmaya zorlanmamalıdır. Örneğin hastanın tekerlekli iskemleyi yalnızca bir kol ve bacakla itebilmesi, sağlıklı kol ve bacağın gelişmesini artırıp zayıf kol ve bacağın iyileşmesini engellemekten başka bir işe yaramaz.