Normalde, bir arter (atardamar) sabit bir çapı olan bir tüptür. Anevrizmada, arterin (atardamarın) bir bölümü dışarı doğru balonlaşma yapar ve bu da arterin (atardamarın) çapım genişletir. Bir anevrizma bulunan bir arterin (atardamarın) duvarı, normal bir arterin (atardamarın) duvarından daha zayıftır ve çatlayabilir; bu da ciddi iç kanamaya neden olur.
Anevrizmalar genellikle vücudun en büyük arteri (atardamarı) olan aortta oluşur. Anevrizmaların yaygın olarak görüldüğü bir sonraki alan beyindeki daha küçük arterlerdir (atardamarlardır). Bu anevrizmaların yırtılması, beyin hemorajisine (kanamasına) neden olur. Anevrizmalar aynı zamanda bacak arter¬lerinde de (atardamarlarında da) meydana gelebilir fakat bunların ciddi sorunlara neden olma olasılığı, aort ya da beyin anevrizmalarınınkinden daha azdır.
Aort anevrizmaları, bulundukları yere ve özelliklerine göre sınıflandırılır. Kalpten çıkıp göğüs boşluğu (toraks) boyunca ilerleyen aortun bir kısmında meydana gelen anevrizmalar, torasik aort anevrizmaları olarak adlandırılır.
Aortun karında bulunan kısmında meydana gelen anevrizmalar, abdominal aort anevrizmalarıdır.
Aort anevrizmaları genellikle, ateroskleroz (damar sertliği) ve uzun süreli yüksek kan basıncı (tansiyon) tarafından güçsüzleştirilmiş (zayıflatılmış) olan bir arter (atardamar) duvarının bir noktasında gelişir. Kan damarlarının duvarları, kastan ve bağ dokudan oluşan çoklu tabakalardan meydana gelir. Arterin (atardamarın) içinde plaklar oluştuğunda, oksijen ve diğer besin maddeleri, orta doku tabakasına ulaşmak için plaktan geçemezler. Besin eksikliği (yokluğu) bu dokuyu güçsüzleştirir (zayıflatır).
Sonunda, duvarlara vuran kanın kuvveti, hasar görmüş olan damar duvarını gerer. Anevrizmalar, şiddetli kronik bronşiti mfizemi olan kişilerde daha yaygındır. Altmış beş ila 85 yaşlan arasında olan kişilerin yaklaşık olarak %3’ünde abdominal aort anevrizması mevcuttur.
Anevrizmaların oluşmasında genetik bir yan olduğu da açıktır. Anevrizmaların erkeklerde ve anevrizması bulunan yakın akrabaları olan kişilerde çok daha yaygın olarak görüldüğü gerçeği bunu göstermektedir.
İleri derecede sifiliz (frengi) gibi enfeksiyonlar da aorta hasar vererek bir anevrizmaya neden olabilir. Az sayıda kişide, Marfan sendromu olarak adlandırılan kalıtsal bir bağ dokusu hastalığı görülür. Marfan sendromu, bu kişilerde (ateroskleroz (damar sertliği) olmasa bile) anevrizma gelişmesi olasılığını arttırır.
Anevrizmalarla ilgili bir sorun, kanın aort duvarının orta kısmından geçmeye çalıştığı aort diseksiyonudur. Kan, iç duvarı dış duvardan ayırır ve aşması gereken tüm yolu sadece birkaç saniye içinde aşabilir. Bu da arter (atardamar) duvarlarının dejenerasyonundan kaynaklanır.
Aort diseksiyonu hemen hemen her zaman, uzun süreli yüksek kan basıncı (tansiyonu) olan kişilerde gelişir. Diseksiyon bölgesi zayıftır (güçsüzdür) ve yırtılabilir ve bu da katastrofik (çok kötü sonuçlanan) iç kanamaya yol açabilir.
SEMPTOMLAR
Aort anevrizmaları, yırtılmadıkları sürece, genellikle semptomlara neden olmaz. Genellikle doktor karnınızı muayene ederken ya da ilgisiz bir sorun için gerçekleştirilen ultrason bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme ya da röntgen gibi bir görüntüleme işlemi sırasında keşfedilirler.
Ancak, geniş aort anevrizmaları göğüs ya da sırt ağrısına, nefessiz kalmaya, ses kısıklığına, öksürüğe ya da çok az bir şeyler yedikten sonra kendinizi tok hissetmenize neden olabilir.Bir aort anevrizması yırtıldığında, genellikle bilinç kaybının takip ettiği bıçak gibi saplanan bir ağrıya neden olabilir. Göğüs ya da karında kan kaybı şokla sonuçlanır.
Anevrizmaları yırtılan kişilerin yaklaşık olarak %80’i ölür; bu kişilerin yarısı hastaneye ulaşamadan ölür.
Disekan bir aort anevrizmasının semptomlar, yırtığın nerede olduğuna bağlı olarak farklılık gösterir. Yırtık üst aortta olduğunda şiddetli, yırtıcı bir göğüs ağrımız veya kürek kemikleri arasında ağrınız olabilir ya da nefessiz kalabilirsiniz.
Alt aortta bulunan disekan bir anevrizma; karın ya da bağırsak ağrısıyla ve yırtıklar yandaki (bitişik) bacak ya da böbrek arterlerine (atardamarlara) uzanıyorsa, bacak ya da böğür ağrısıyla sonuçlanır.
TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Aort anevrizmasının tedavisi, aortun hasar görmüş kısmının sentetik bir maddeden yapılmış bir boruyla değiştirilmesini içeren ameliyattır. Çoğu anevrizma ameliyatı adayının aşırı bir kardiyovasküler hastalığı bulunduğundan, ameliyattan dolayı kalp komplikasyonu kaynaklanması oranı %4’tür. Bu oran, çoğu diğer ameliyattaki oranın iki katıdır.
Bu nedenle ve daha küçük çaplı anevrizmaların yırtılma olası¬lığı daha düşük olduğundan, doktorlar genellikle ameliyat önermeden önce anevrizmanın çapı 5 santimetre -yaklaşık bir şeftalinin çapı- olana kadar beklerler.
Daha küçük bir anevrizma için izlenen strateji, anevrizmanın ne kadar hızlı genişlediğini belirlemek için periyodik olarak radyolojik görüntüleme yapmaktır. Anevrizma hızla büyüyorsa, hemen onartmaya gerek duyabilirsiniz.
Ameliyat travması olmaksızın aort anevrizmalarını onarmak için kullanılan ümit vaad eden yeni bir uygulama, stent olarak adlandırılan sentetik bir tüpün aort içine, hastalığın olduğu noktaya yerleştirilmesini kapsar. Kandaki tüm basınç, aortun zayıflamış (güçsüzleşmiş) olan doğal duvarlarına çarpmak yerine bu tüpün duvarlarına çarpar ve böylelikle yırtık olasılı azalır.
Srent greftini yerleştirmek için doktorlar, küçük bir kateteri kasıktaki bir arterden (atardamardan) aorta ilerletirler. Sonra, X-ışını görüntülemesi (röntgen) kullanılarak stent kateter aracılığıyla anevrizmanın olduğu noktaya yerleştirilir ve stentin normal bir aort kadar genişlemesi sağlanır. Stent, aortun normal (doğal) duvarının yerini alır.