Kansızlık birçok nedenlerden meydana gelen bir durumdur Belirtileri genellikle aynıdır ama hastalığın ve kansızlık derecesıne göre değişir Yorgunluk, zayıflık, baş dönmesi kulak çınlaması, gözlerde lekeler solgunluk ve baş ağrıları en çok görülen belirtilerdir. Eğer kanama ilerlemışse nefes darlığı, nabzın süratlenmesi, zayıflaması ve nihayet koma hali görülür.
Oluş nedenlerine göre üç tip kansızlık sayılabilir: Birinci tip kansızlık kan yapımının azalması sonucu meydana gelen kansızlıklardır: İkinci tipte kan kaybı söz konusudur: Üçüncü tip kansızlıkta ise alyuvarların yıkımında artma vardır.
Kan yapımının azalmasına bağlı anemiler:
Bu tip kansızlıklar içinde en çok görülen demır eksikliklerine bağlı kansızlıklardır Demir vücudumuzda toplam 4 gram kadardır Bunun 2,5 gramı kanda hemoglobine bağlı olarak, 1 gramı depo demiri olarak, 0,5 gramı da myoglobın olarak dokularda ve ayrıca bazı enzimlerde bulunur.
Kadınlarda adet kanaması esnasında, gebelikte, süt verme esnasında ve çocukluk çağında demir ihtiyacı normalin birkaç katına çıkar
Demir eksikliğinin nedenleri arasında, kanamaları, barsak parazitlerini ve özellikle Anadolu’da görülen toprak ve kıl yeme alışkanlıklarını sayabiliriz.
Demir eksikliğine bağlı kansızlıklarda tedavi için ağızdan demirli ilaçlar tablet veya şurup şeklinde verilir. Bu arada dışkının siyah renk almasının demirden olabileceği de unutulmamalıdır.
Megaloblastik anemiler: Karaciğer hastalıkları, tıroıd bezi yetersizliği, tüberküloz, Hodkgın hastalığı ve alyuvarların yıkımının arttığı (hemolıtık anemi) durumlarında bu tıp kansızlık vardır. Ortak neden, folık asit ve B 12 vitamini eksikliğidir Alyuvarlar normalden daha büyüktür ama oluş hızları çok düşüktür Pernısyoz anemi denen kansızlık çeşidi en onemlısıdır. Bu hastalıkta midenin salgıladığı entrensel faktör adında bir madde eksiktir. Buna bağlı olarak da B 12 vitamini sindirilemez. Erken teşhis ve tedavi edilmezse sinir sistemi bozukluklarına neden olabilir. Teşhiste halsizlik, çabuk yorulma, nefes darlığı, ellerde uyuşma, dilde yanma ve atrofi gibi belirtiler önemlidir. Dil kırmızı ve kaygan bir görünüm alır.
Tedavide B 12 vitamini ile beraber folik asit verilmelidir.
Kronik enfeksiyon anemisi: Çeşitli nedenlerden ötürü kemik iliği yetersizliğine bağlı olarak meydana gelen kansızlıklardır. Verem gibi kronik enfeksiyonlar, lösemiler, zehirli maddeler ve bazı ilaçlar (Kloramfenikol, sulfamidler, hydantoin, butazolidin ve altın tuzları) tiroid yetmezliği, kronik böbrek hastalığı ve aplastik anemi sayılabilir.
Bu gibi durumlarda önemli olan kansızlığa neden olan hastalığı tedavi etmektir.
Kalıtımsal Sferositoz hastalığı : Diğer adıyla Ailevi hemofilik sarılık, alyuvarların şeker tüketme yeteneğindeki anormallikten ileri gelir ve kalıtımsal olarak sonraki kuşaklara geçer. Küre şeklini alan alyuvarların yaşam süresi çok kısadır. Dalak bu anormal biçimli alyuvarları yutar ve orada yok eder. Bu nedenle dalak çıkarılması, yani splenektomi ameliyatı yapılır. Dalak çıkarılmasından sonra da, alyuvarların şeker üretiminde bozukluk görülebilir ama yaşam süreleri normaldir.
Akdeniz Kansızlığı: Talasemi ya da Cooley kansızlığı adı verilen bu hastalık da bir başka kalıtımsal alyuvar bozukluğudur.
Bu hastalık daha çok Yunanlılarda ve İtalyanlarda görülür. Hemoglobin üretememe yüzünden ortaya çıkar. İlk evreleri demir eksikliğinden doğan kansızlığa benzer. İleri evrelerde hemolitik bir kansızlık ve sonunda sarılık görülür. Dalak ve böbrek büyür. Etkili olabilecek tek tedavi kan naklidir.
Orak hücreli anemiler: Bir başka kalıtımsal kan hastalığı olan orak hücreli kansızlıkta ise alyuvarlardaki hemoglobin bileşimi normalden farklıdır (S hemoglobini). Bu nedenle alyuvarlar orak ya da yarım ay biçimini alır. Alyuvarların yaşam süresi çok kısadır ve hasta kansızdır. Bu hastalık daha çok zencilerde görülür. Belirtilerini göstermediği kimselerde bu hastalık genlerde saklı kalır. Bu hastaların kat nmda anormal hücre oluşumu vardır fakat kansızlık yapacak kadar çok değildir.
Bu durumda olan kişiler taşıyıcıdırlar. Eğer hastalık taşıyıcı bir kadınla, bir erkek evlenirse, çocuklarında çok şiddetli bir orak hücreli anemi ortaya çıkar. Bu hastalık için öne sürülen üre ve siyanat tedavileri henüz deneme devresindedir. Kan tranfüzyonları ile hayatın devamı sağlanabilmektedir.
Apîastik Anemi: Alyuvarların kemik iliğinde üretilememe hastalığıdır. Arsenik ve benzin gibi zehirli maddelere maruz kalma ve yüksek oranda radyasyondan etkilenme sonucu oluşabilir. Akyuvarlar ve trombositler de azalabilir. Polisitemi.- Alyuvarların anormal şekilde artmasıdır. Bu hastalığın polisitemi vera diye bilinen bir çeşidinde ise, kanın her türlü hücrelerinde artış görülür. Kan sayımı milimetre küpte 7-10 milyon arasındadır. Kan hacmi, normal miktarı olan 5 litreden 10 litreye yükselmiştir. Polisitemili bir insanın derisi genellikle kırmızıdır. Dalak büyür ve kan basıncında artış görülebilir. Semptomların nedeni çoğalan kanın, kan damarlarında normal hızla akmama-sıdır. Kanın damarlarda aniden pıhtılaşması, çok sık görülen bir durumdur. Tedavi, kan akıtma yolu ile yapılabilir. Kanı normal hacmine getirmek için çok miktarda kan alınmalıdır. Bu hastalığın tedavisinde radyoaktif maddelerin kullanımı önem kazanmıştır. Radyoaktif fosfor kemik iliğinde alyuvar oluşumunu engelleyerek alyuvar miktarını düşürebilir. Bu tedavi yöntemi, hastanın iznine bağlıdır. Polisitemi vera’nın tedavisinde en önemli faktör, kanın hacmini aynı düzeyde tutmak açısından doktor-hasta ilişkisinin kısa aralıklarla sürdürülmesidir. Hastalığın nedeni henüz bilinmemektedir. Yüksek bölgelerde yaşayan insanlarda ya da kalp ve damar hastalarında da polisitemi görülebilir. Bu gibi durumlarda polisiteminin nedeni oksijen yetersizliğidir.
Yeni doğan bebeklerde görülen kansızlık : Eritroblastosis fetalis denilen bu hastalıkta annenin kanı Rh negatif, babanın kanı Rh pozitiftir. Böyle evlenmelerde doğacak çocuğun kanı Rh pozitif olursa anne gebeyken, çocuğun kanındaki hücrelerden bir kısmı annenin kan dolaşımına geçer ve annenin bu kana karşı duyarlı hale gelmesine neden olur. İkinci gebelikte yeniden Rh pozitif kan annenin kan dolaşımına girdiğinde önceden oluşmuş güçlü antikorlar, bunları yok etmek için bebeğin kan dolaşımına girerler ve alyuvarlara zarar verirler. Zarar gören alyuvarların yaşam süresi kısadır. Hızla yok olurlarken, parçalanan hemoglobinden çıkan bilirubin maddesi birikmeye başlar. Böylece bebek sanlığa yakalanmış ve kansız kalmış olur.
Yeni doğmuş bebekteki bilirubin maddesi omurilik sıvısına geçerek beyne ulaşabilir. Bu yolla çok tehlikeli, tedavisi olanaksız bir biçimde beynin bazı merkezlerinin tahrip olmasına neden olur. Buna kernikterus denir. Nüfusun % 15’inde Rh negatif kan bulunduğu gibi her gebe olan Rh negatifli kadının bebeğinin hemolitik hastalığa yakalanması şart değildir. Bazen erkeğin kanı da Rh negatif olabilir. Bu durumda bebeğin kanı Rh pozitif olmaz. Gebelik esnasında her bebeğin kanı annenin dolaşım sistemine geçmez, bu nadiren olan bir durumdur. Doktor, anne ile babanın kan gruplarını saptar ve gebelik süresince annenin kanındaki anti Rh antikorunun düzeyini indirekt Coombs testi ile araştırır.
Eğer çocuklarda eritroblatosis fetalis görülürse, kandaki bilirubini ve tehlikeli antikorları dışarıya atmak için çocuğun kanı tamamiyle değiştirilir (Exchange tran-fussion).
Hastalığın şiddeti her vakada farklı olduğu için, her çocuğa böyle bir tedavi gerekmeyebilir. ABO kan gruplarına bağlı olarak ortaya çıkan hemolitik hastalıklar da vardır. Yeni doğan çocukların uzayan sarılıklarında ABO uyuşmazlığını gözönünde bulundurmalıdır.
KANSIZLIK İÇİN ŞİFALI BİTKİLER