Akciğer ve Akciğer Zarı Üzerindeki Etkileri
Erken dönemde ortaya çıkan başlıca tepkiler solunum yolu ve akciğer iltihabı ile akciğer zarı iltihaplanmasıyla ilgilidir. Kan toplanması; solunum yolları ve hava kesecikleri arasındaki bölgelerde ödem; hava kesecikleri ve akciğer zarında fibrinli eksüda oluşumu görülür. Bu tepkilerin şiddeti ve ortaya çıktığı evre verilen ışının şiddeti ve toplam dozuna olduğu kadar ışınlanan alanın büyüklüğüne de bağlıdır.
Erken dönem tepkileri ancak çekilen göğüs filmlerinin incelenmesiyle ya da solunum işlev testlerinin değerlendirilmesiyle belirlenebilir. Işın tedavisi bitmeden ortaya çıkabileceği gibi, genellikle tedaviden sonraki 2-3 ayda gelişir. Çoğu zaman özgül bir belirti yoktur. Bu nedenle virüs ya da mantarlarla İlgili komplikasyonlar da göz önüne alınmalıdır. Tanıda belirleyici olan oldukça önemli bir bulgu da akciğerdeki lezyonların ışınlama bölgesinin biçimine uyması ve bu alanın dışına taşmamasıdır.
Kalp ve Kalp Zarı Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Işınlamaya bağlı kalp ve kalp zarı Iezyonlarının giderek daha sık görülmesi yalnızca akciğer, yemek borusu ve mediyastin (akciğerler arasındaki bölge) tümörleri için ışınlama tedavisi uygulanan hasta sayısındaki artışa değil, aynı zamanda ışınlama sonrası lezyonları saptamakta gösterilen başarıya da bağlıdır. En ağır bozukluklar kalp ve kalp zarının doğrudan ışın alması sonucu ortaya çıkar. Bunlardan biri engelleyici ya da eksüdalı perikardittir (kalp dış zarı iltihabı). Eksüdalı perikardit tedavinin bitiminden birkaç ay sonra da görülebilir. Kalp dış zarının bağdoku oluşumuyla esnekliğini yitirmesine bağlı olarak gelişen perikardit görece daha geç görülür. Kalp zarı, kalp kası ve koroner damarların çeşitli lezyonları birlikte etki gösterdiği ve güçlükle denetim altına alınabildiğinden sık sık ölüme neden olur.
Kemikler Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Işınım uygulandıktan sonra iskelette gelişebilecek lezyonlar erişkin ve erişkin öncesi evre olarak ikiye aynlabilir.
Erişkinde, İskelet lezyonları genellikle geç dönemde, tedavi bittikten 1-2 yıl sonra ortaya çıkar. Osteoporoz (kemik dokusunun yoğunluğunun azalması) ön plandadır. Bu durum özellikle ışınlanan bölgede şiddetlidir. Daha sonra giderek yaygınlaşır. Lezyonun oluştuğu kemikte önceleri bir bozukluğa rastlanmazken başka etkenlerin de araya girmesiyle bir dizi komplikasyon gelişir. Oluşan kırık ve enfeksiyonlar uzun süre iyileşmez. İyileşme ölü dokunun bütünüyle atılmasından sonra gerçekleşir.
En çok etkilenen ve kırık ya da enfeksiyon tehlikesi taşıyan bölgeler alt-çene kemiği, köprücük kemiği, kaburgalar, leğen kemiği, uyluk kemiğinin üst bölümleridir. Bunlar ağız boşluğu, yutak, meme ve leğen bölgesinden kaynaklanan tümörlerin ışınlanmasından etkilenen kemiklerdir.
Gelişme çağındaki olgularda kemikler ışınlara çok duyarlı olduğundan ve kıkırdaklar henüz büyümeyi sürdürdüğünden lezyonlar da bu özelliklere bağlantılı biçimde gelişir. Bozuklukların tipi ve şiddeti emilen dozun düzeyine ve hastanın yaşı ile ışınlanan kemiğe bağlı olarak değişir.