Tek ya da çift akciğer nakli, cerrahi tekniklerin sürekli gelişmesi ve ameliyat sonrası bakımın iyileşmesiyle orantılı olarak gittikçe yaygınlaşmaktadır.
Klinik uygulaması 1980’lerde başlayan akciğer nakli günümüzde solunum yetmezliği son evreye ulaşmış birçok hasta için en uygun tedavi kabul edilmektedir.
İlk başarılı tek akciğer nakli 1983’te Kanada’nın Toronto kentinde akciğer fibrozuna yakalanmış bir hasta üzerinde gerçekleştirildi. Aynı ekip 1986’da bu kez amfizemli bir hastaya iki akciğer birden nakletmeyi başardı; böylece hastanın ömrü uzatıldı. İzleyen dönemde dünyada 600’e yakın tek akciğer nakli, 300’e yakın çift akciğer nakli gerçekleştirildi. Bu girişimlerde hastaların hem kısa süreli, hem de uzun süreli yaşama olasılığı açısından çok başarılı sayılabilecek sonuçlar alındı.
Akciğer naklinin oldukça kısa bir geçmişi vardır. Ama bu son yılların deneyim birikimi ameliyatın uygulanacağı durumlar, ameliyat edilebilecek hastalar, nakledilmek üzere seçilecek organlar ve kullanılacak cerrahi teknikler konusunda bazı değişikliklere yol açmıştır.
Bütün bu gelişmeler sonucunda komplikasyonlar azalırken, hastanın hem girişim sırasında ve girişimi izleyen kısa dönemde yaşama umudu artmış, hem de girişim sonrasındaki uzun dönemde yaşama süresi uzamıştır.
Akciğer Nakli Uygulanan durumlar ve Girişim Biçiminin Belirlenmesi
Akciğerde kısıtlayıcı (restriktif) bir hastalığın, enfeksiyon içeren ya da içermeyen tıkayıcı (obstrüktif) bir hastalığın ya da bir damar hastalığının bulunması durumunda akciğer nakline başvurulabilir.
Kısıtlayıcı akciğer hastalıklarından nedeni bilinmeyen (idiyopatik) akciğer fibrozu, skleroderma, sarkoidoz, asbes toz, kemoterapi sonrası fibroz ve eozi-nofilik granülom olgularında akciğer nakli yapılabilir. Bu hastalıklara yakalanmış kişilerde tek akciğer nakli en uygun girişim biçimini oluşturur.
Enfeksiyon içermeyen tıkayıcı akciğer hastalıkları arasında akciğer naklinin yapılabildiği olgular ileri aşamadaki akciğer amfızemi ve yaygın bronşiyolittir. Eskiden bu olgularda çift akciğer nakline başvurulurdu; çünkü yerinde bırakılan akciğerin aşırı genişlemiş ve damarsal direncinin düşmüş olması nedeniyle nakledilen akciğerin iyi işlev göremeyeceği düşünülüyordu. Oysa son deneyimler bu olgularda da tek akciğer naklinin doyurucu sonuçlar verdiğini göstermiştir. Bu noktada naklin hangi yana yapılacağı titizlikle değerlendirilmeli, nakledilecek organın uygun boyu olmasına ve ameliyat sonrası bakıma dikkat edilmelidir.
Bununla birlikte enfeksiyonsuz bir tıkayıcı akciğer hastalığı bulunan 45-50 yaşından genç hastalarda çift akciğer nakli yeğ tutulur. Çünkü daha uzun bir yaşam beklentisi olan bu hastalarda her iki akciğerin birden sağlayacağı olanakları değerlendirmek gerekir. Seçim yapılırken organ bağışlayıcısının iki akciğerini aynı hastaya mı, yoksa her birini değişik hastalara mı bıraktığı da hesaba katılmalıdır. Vericinin iki kişiye birden yardımcı olabileceği özellikle bağışlayıcı sayısının az olduğu durumlarda göz önünde bulundurulmalıdır.
Akciğer naklinin yapılabildiği tıkayıcı tipte hastalıklardan kistik fibroz ve bronşektazide ise enfeksiyon bulunduğundan çift akciğer nakli gerekir. Çünkü yerinde bırakılan akciğerdeki enfeksiyon öbür akciğere de bulaşabilir ve organ reddini Önlemek için hastaya verilen bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçların kolaylaştırıcı etkisiyle ölüme yol açabilir.
Akciğer dolaşımında birincil ve ikincil (kulakçıklar ya da karıncıklar arası bölmedeki bozukluğa bağlı) kan basıncı yüksekliği gibi akciğer damar yatağı hastalıklarında tek akciğer nakli ancak son zamanlarda yapılmaya başlamış, bu arada kalpteki bozukluğu da düzeltme olasılığı belirmiştir.
Eskiden bu tür olgularda hem kalp, hem de akciğer nakli bir arada yapılır, çünkü akciğer dolaşımındaki yüksek tansiyonun sağ kalpte yol açtığı hasarın tedavisi olmadığı sanılırdı. Oysa bugün tek akciğer nakliyle akciğer direnci düşürüldüğünde sağ kalpteki işlev bozukluğunun düzeldiği bilinmektedir.