Kanser normal hücrelerin olgunlaşma, bölünme, çoğalma özelliklerinde ve diğer fonksiyonlarmdaki bütünlüğün ve programlanmanın kaybolması ile beliren bir hastalıktır. Vücudumuzun hemen her organında meydana gelebilir.
Sonuç olarak genellikle tümör dediğimiz bir hücre çoğalması, normal yapıdan ayrılan ve komşu dokulara doğru ilerleyen bir gelişme (ınvazyon), kan ve lenf yoluyla daha uzak başka organlara giderek orada yerleşme (metastaz) görülür. Kanser hücrelerinin yayılması, çevredeki sinirleri etkileyip ağrı verebilir. Kan damarları yırtılıp kanamalara neden olabilir, akciğer, safra kesesi, mide, bağırsak, böbrek gibi içi boş organlar basınç altında kalma ve tıkanma belirtisi ile görevlerini yapamaz duruma gelebilirler. Hızlı bir büyüme ve çoğalma gösteren hücreler ur (tümör) diye bilinen bir birikime yol açarlarsa da her ur kötü huylu (habis) veya kanser değildir. Fibrom denilen bağ dokusu tümörleri, lipom denilen yağ dokusu tümörleri iyi huylu (selim) dediğimiz tümörleri meydana getirir. Bunlar yayılma ve metastaz göstermezler. Kanserin nedeni henüz tam olarak bilinmemekte, üç grup faktörün kanser yapıcı olduğu kabul edilmektedir. Bunlar iyonlaştırıcı ışınlar, bazı kimyasal maddeler ve bazı virüslerdir. Kanserin, kalıtım ve bağışıklık (immünite) ile ilgili olduğu da söylenmektedir. Bazı araştırıcılara göre insanlarda doğuştan normal, hücreler bulunmakta ve çeşitli etkenlerle anarşik faaliyete geçinceye kadar uykuda kalmaktadırlar. Kimi araştırmacılara göre ise belli hücre gruplarının devamlı olarak tahriş edılmesi kanser değişimlerine yol açabilmektedir. (Tahriş teorisi). Baca temizleyenlerde görülen deri kanseri, pipo içenlerde dudak kanseri, sigara içenlerde akciğer kanseri yaygındır. Başta cinsiyet hormonları olmak üzere birçok kimyasal maddeler, özellikle meme ve üreme organlarında kanser gelişimine neden olabilirler. Kadın hormonlarından östrojen meme kanserinin büyümesine sebep olduğu halde, erkeklerde görülen prostat kanserinin büyümesini önlemek için kullanılmaktadır. Aynı şekilde erkek hormonu testosteron kadınların meme kanserini yavaşlatıcı, prostat kanserini ise hızlandırıcı bir etki yapmaktadır.
Fiziksel etkenler arasında her çeşit iyonlaştırıcı ışınları (Güneş, röntgen, gama, beta ışınları) kanserin gelişmesine yol açmak bakımından tehlikeli sayabiliriz.
Ancak elektron mikroskopları altında görülebilecek kadar ufak canlı varlıklar oian virüs ve virüs benzeri maddelerin kansere yol açabildiği yönünde bazı kanıtlar vardır. Farelerde anne sütünden geçen bir faktörün başka farelerde kansere yol a-çabildiği görülmüş, göğüs kanserinden a-lınan hücreleri civciv embriyonunun bulunduğu yumurta sarısında büyütmek mümkün olabilmiştir. Günümüzde gönüllü insanlar üzerinde yapılan deneylerde ölü kanser hücreleri aşılanmakta, bağışıklık yönünden araştırmalar sürdürülmektedir.
Kalıtımın da kanserin gelişmesinde rolü olduğu, hücre kromozomlarının anormallikler gösterdiği bilinmektedir. Fakat bu değişikliğin kanserin nedeni mi, sonucu mu olduğu henüz çözülememiştir.